Müneccimbaşı Takiyüddin ve Astroloji Karşıtlığı

MuneccimbasiTakiyuddinIstanbulRasathanesi
Müneccimbaşı Takiyüddin el-Rasıd tarafından kurulan
İstanbul Rasathanesi

 

For English version click here:

Chief Astrologer (Ottoman: Müneccim) & Taqi- Al-Din and Anti-Astrology

 

Müneccimbaşılık, yani astroloji kurumu ne yazık ki sadece zamanımızda değil, Osmanlı döneminde de dini ve siyasi çekişmeler nedeniyle oldukça fazla zorluk çekmiştir. Elbette şimdi yaşadığımız zorluklar, astroloji karşıtlığı örneğin, sadece bir takım bilimdışı spekülatörlerin kaynakları çarpıtarak vermesiyle veya sahtekar astrologların fazlalaşmasıyla sınırlıyken, eskiden daha ağır hasarlara sebep olmuştu..

Konu hakkında neyse ki yeterli kaynaklar var ve henüz çarpıtılmış bir hale getirilemediler. İnternette bilimdışı bazı şahısların kitaplarının reklamını yapmak uğruna kaynakları çarpıtmaya başladıklarını gördüğümüz için, bilim insanlarının bazılarından burada doğru bilgileri aktaracak ve bilginin korunmasına çalışacağız.

 

Müneccimbaşı Takiyüddin ve onun kurduğu İstanbul Rasathanesi ne yazık ki engizisyon mantığını bugün de sürdürmek isteyen bazı bilimdışı kişilerin siyasi ve dini çekişmelerine kurban gitmiştir. Bu konuda örnekler çoksa da bu yazıda sadece bu örneği ele alacak, kalan örnekleri yazmakta olduğumuz kitabımıza bırakacağız…

Öncelikle Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’ nun Müneccimbaşılık hakkında verdiği bilgilere bakalım…

 

“Müneccimbaşılık”

MuneccimbasiTakiyuddin
İstanbul Rasathanesi kurucusu Müneccimbaşı Takiyüddin Beyoğlundaki Rasathanesi önünde yardımcısı ve öğrencileri ile

Osmanlı Devleti’nde ve hususiyle saraydaki müneccimlerin başında bulunan kişiye “müneccimbaşı” denilmektedir. Müneccimbaşılık, arşiv belgeleri ve kaynaklardaki bilgilere göre, XV. yüzyılın sonları ile XVI. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış bir müessesedir. Osmanlı sarayında bîrun erkânından olan müneccimbaşılar, aslen ilmiye sınıfına mensup, medrese mezunu kişiler arasından seçilmekteydi.

XVI. yüzyılda Seydi İbrahim b. Seyyid, İshak Sa’di Çelebi, Yusuf b. Ömer, Mustafa b. Ali, Takiyüddin Râsıd gibi kişiler müneccimbaşılıkta bulunmuşlardır. Mustafa b. Ali astronomi ve coğrafya sahasında oldukça mühim bazı eserler telif etmiştir. Takiyüddin Râsıd da astronomi ve matematik sahasında birçok önemli eser vermesinin yanında İstanbul’da bir de rasathane açmış ve bazı gözlemlerde bulunmuştur. XVI. yüzyılda müneccimbaşıların astronomi ve astroloji alanında saraya ait bir çok vazifesi bulunmaktaydı. Müneccimbaşılar XVI. yüzyıldan itibaren saray ve ileri gelen devlet adamları için takvim, imsakiye ve zâyiçe gibi işler yapmaya başlamışlardır. Müneccimbaşının en önemli vazifesi takvim hazırlamaktı. Takvimler 1800 senesine kadar Uluğ Bey Zîci’ne göre, bu tarihden sonra da Jacques Cassini Zîci’ne göre hesap edilmiştir. Ayrıca her Ramazan ayından önce imsakiye hazırlanması ve zâyiçe hazırlamak da müneccimbaşıların vazifeleri arasında bulunmaktaydı. Başta cülus olmak üzere savaş, doğum, düğün, denize gemi indirilmesi, has atların çayıra salınması, padişahın yazlık ve kışlığına gitmesi gibi birçok önemli, önemsiz konuda müneccimbaşılar ve bazen müneccim-i sânîler uğurlu saat tesbit ederlerdi. Başta padişahlar olmak üzere birçok devlet adamı müneccimbaşıları zâyiçelerine göre değerlendirmiş ve zâyiçelerinin isabetli çıkması üzerine onlara birçok ihsanlarda bulunmuşlardır. Bununla birlikte Sultan I. Abdülhamid ve III. Selim gibi uğurlu saate ve zâyiçeye itimat etmeyen padişahlar da bulunmaktaydı. Ancak uğurlu saat uygulaması âdet haline geldiği için bu padişahlar inanmadıkları bu işin önüne geçememişlerdir.

Diğer taraftan kuyruklu yıldızların geçişi, zelzele, yangın, Güneş ve Ay tutulmaları gibi önemli astronomi hâdiseleri ile fevkalade olayları da müneccimbaşılar takip eder ve yorumları ile birlikte saraya bildirirlerdi.

Muvakkıthanelerin idaresi müneccimbaşılara ait idi. Bunun yanında Dârü’r-rasadü’l-cedid adıyla İstanbul’da kurulan rasathanenin idaresi Müneccimbaşı Takiyüddin Râsıd’ın idaresindeydi. XIX. yüzyılın ilk yarısında kurulan Mekteb-i Fenn-i Nücûm adlı mektep de Müneccimbaşı Hüseyin Hüsni ve Müneccimbaşı Sadullah Efendi’nin idaresinde bulunmaktaydı.

Ulemâ sınıfına mensup saray memurlarından olan müneccimbaşılar, silahtar ağaya bağlı olan hekimbaşının maiyyetinde bulunduklarından tayin ve azilleri de onun tarafından yürütülürdü. Müneccimbaşılar, XVI. asırda saraya takvim takdim etmelerinden dolayı 2000 akçe, müneccimler ise 1000 akçe ücret almaktaydılar (4). Osmanlı Devleti’nde otuz yedi kişi müneccimbaşılıkta bulunmuştur. Bunların arasında Takiyüddin Râsıd (ö. 1585) İstanbul’da kurduğu rasathane ile, Müneccimbaşı Derviş Ahmet Dede (ö. 1702) de yazdığı Arapça tarih kitabı Camiü’d-Düvel ile meşhur olmuştur. Müneccimbaşı Hüseyin Efendi (ö. 1650) ise zâyiçelerinin isabetiyle tanınmıştır. Müneccimbaşılar ilmiye mensubu olduklarından dolayı müderrislik ve kadılık gibi birçok vazifelerde bulunmuşlardır.

XVI. yüzyıldan sonra belirli bir sisteme göre devam eden müneccimbaşılık Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. Müneccimbaşı Hüseyin Hilmi Efendi’nin vefatına kadar gelen bu müessese, onun 1924 yılında vefatıyla yerine tekrar müneccimbaşı tayin edilmeyerek lağvedilmiş ve 1927 senesinde baş muvakkıtlık makamı tesis edilmiştir”.

İLGİLİ YAZI:  Petrol Keşfi

[Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu İ.Ü. Edebiyat Fakültesi]

Yazının başında da belirttiğimiz gibi astroloji kurumunun siyasi ve dini çekişmelere kurban gitmesi ile birlikte bilimsel gelişmeler oldukça fazla yara alıyor ve geçmişte bu yaralar daha ağırdı. Bunun bir örneği de ne yazık ki Müneccimbaşı Takiyüddin tarafından kurulan İstanbul Rasathanesi’dir.. Gene konusunda yetkin olduğu için Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İstanbul Rasathanesi hakkında yazdıklarına bakalım..

 

“İstanbul Rasathanesi”

Osmanlılarda ilk rasathane İstanbul’da Sultan III. Murad döneminde (1574-1595) Takiyüddin Râsıd tarafından kurulmuştur. Şam’da

Müneccimbaşı Takiyüddin el-Rasıd tarafından kurulan İstanbul Rasathanesinde bulunan Zâtu'l-Halak Şehinşahname
Müneccimbaşı Takiyüddin el-Rasıd tarafından kurulan
İstanbul Rasathanesinde bulunan Zâtu’l-Halak Şehinşahname

932/1526 senesinde doğan Takiyüddin, Şam ve Mısır’da eğitimini tamamladıktan sonra bir müddet kadılık ve müderrislik yapmış, bu arada astronomi ve matematik alanında önemli çalışmalarda bulunmuştur. l570’te Mısır’dan İstanbul’a gelen Takiyüddin, bir sene sonra (1571) vefat eden Müneccimbaşı Mustafa b. Ali’nin yerine müneccimbaşılığa tayin edilmiştir.

İstanbul’da başta Hoca Sadeddin Efendi olmak üzere meşhur ulemâ ve önemli devlet adamları ile yakınlık sağlayan Takiyüddin, Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa vasıtasıyla da Sultan III. Murad ile tanışmıştır.

Takiyüddin, astronomiye meraklı olan padişaha kullanmakta oldukları Uluğ Bey Zîci’nin yaptığı hesaplara kâfi gelmediğini ve yeni bir zîcin hazırlanması gerektiğini anlatarak rasathane kurulması fikrini açtı. Sultan Murad, atalarına nasip olmayan ve ilk defa kendisine nasip olacak bu işi memnuniyetle karşılayarak rasathanenin hemen inşa edilmesini ister ve ayrıca gerekli olan maddî desteği de verir. Bu arada çalışmalarına Galata Kulesi’nden devam eden Takiyüddin, 985/1577’den itibaren de kısmen tamamlanan Dâru’r-rasadü’l-cedîd adındaki yeni rasathanede faaliyetlerini sürdürür.

Müneccimbaşı Takiyüddin el-Rasıd tarafından kurulan

İstanbul Rasathanesinde bulunan Zâtu’l-Halak Şehinşahname

Bir büyük bir de küçük iki ayrı binadan müteşekkil olan rasathane, Tophane sırtlarında bir yerde inşa edilmiştir. Takiyüddin eski İslâm rasathanelerinde kullanılmış olan aletleri büyük bir titizlikle imal etmiştir. Bununla birlikte bazı yeni aletler de icat etmiş ve gözlemlerinde ilk defa kullanmıştır. Rasathane’de çoğunluğu astronomi ve matematik kitaplarından oluşan büyük bir kütüphane de kurulmuştur. Rasathanenin sekizi râsıd, dördü kâtip ve diğer dördü de yardımcı olarak vazife yapan Takiyüddin ile birlikte on altı kişilik bir kadrosu bulunmaktaydı. […] Rasathane, çok kısa sayılabilecek bir zamanda oldukça önemli faaliyetlere sahne olmuştur. […]

 

Rasathane bazı siyasi çekişmeler sebebiyle ve dini gerekçeler ileri sürülerek 4 Zilhicce 987/22 Ocak 1580 tarihinde Padişah’ın emriyle Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından yıkılmıştır.

[Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu İ.Ü. Edebiyat Fakültesi]

 

Bugün, popüler bir konu olduğu için astrolojinin sırtına basmaya çalışarak, basacağı kitabının reklamını yapmaya çalışan bazı bilimdışı kişiler rasathaneden saray erkânına astrolojik tahmin ve kehanetler hazırlayanların [K.S] rahatsızlık duyduğunu söyleme şuursuzluğuna sahipler. Rasathaneyi kuran kişinin astrolojik tahminler yapan bir astrolog, bir müneccimbaşı olması ne yazık ki reklam söz konusu olduğunda kaynakları bu denli çarpıtmalarını, kendi işlerine yarayacak şekilde eklemeler yapmalarını engellemiyor…

Halbuki İstanbul Rasathanesi, tam da bu şahısların zihniyetindeki, bilimdışı insanların astrolojiye düşmanlıkları nedeniyle yıktırılmıştır.

Müneccimbaşı Takiyüddin’in en önemli öngörüsü Osmanlı’ya İstanbul’da görülen kuyrukluyıldıza dayanarak   Çıldır Zaferini haber vermesidir.

 

Nasıl kendisi aynı zamanda astrolog olan Takiyüddin’in kurduğu rasathaneyi -burada astrolojik öngörüler de devam ederken üstelik- astrologlar yıktırmış olabilir ? Böyle bir iddiayı, akıl, mantık ve en önemlisi de hiçbir vicdan almaz. İskenderiye Kütüphanesi yakılmaya, kaynakları çarpıtarak veren kişiler nedeniyle hala devam ediyor ne yazık ki. Ama bilmedikleri bir şey var : Engizisyon dönemi bitti ve bu karanlık zihniyetler ait oldukları karanlığa yollandılar…

Devrin şeyhülislamı Ahmed Şemseddin Efendi, Müneccimbaşı Takiyüddin’in önceden haber verdiği Çıldır Zaferi’ni esgeçerek, İstanbul’da veba salgınının başlamasını bahaneyle, astroloji düşmanlığı yapmaya başladı… Zira zamanımızdaki bazı bilimdışı ve islam tarihinden habersiz kimseler gibi astroloji karşıtıydı. Bilimdışı şahısların iddiaları genellikle çarpıtılmış olacağından, biliminsanlarının, konusunda uzman olanların verdikleri bilgilere, kanıtlara bakalım…

Devrin şeyhülislamı Ahmed Şemseddin Efendi padişaha bir rapor sunmuş ve bu raporunda gözlem yapmanın uğursuz, feleklerin esrar perdesini küstahça öğrenmeye cüret edenin akıbetinin meçhul olduğunu ve eğer bir memlekette zîc (yani horoskop D.D.) hazırlanacak olursa, o memleket mamur iken harap hale geleceğini ve devletin binalarının zelzele ile yıkılacağını bildirmiştir.

İLGİLİ YAZI:  Büyük Öncü Kare

 Doç. Dr. Yavuz Unat

İstanbul, Zaman İçinde İstanbul, Ekim 2004, Sayı 51

İstanbul Rasathanesi ilginç bir yıkım yaşamasına rağmen, yıkımın nedenine ilişkin fazlaca veri elde edilememiş. Ancak, rasathanenin yıkılışında 1577 yılında gözlenen kuyrukluyıldızın ve 1578’de baş gösteren veba salgınının nedeni olarak gösterilmesinin, daha da ileri giden çevrelerce Takiyüddin ve rasathane personelinin meleklerin bacaklarını gözlediği yolundaki söylentilerin, şüpheleri artırdığı söyleniyor. […] Bunca söylentinin arkasında, rasathanenin yıkılmasının gerçek nedeninin, rasathanenin kurulmasına önayak olan Hoca Sadettin Efendi ile Şeyhülislam’ın yer aldıkları farklı grupların siyasi çekişmesi olduğu sanılıyor.

Dr. Urungu Akgül

 

Rasattan uğursuz hükümler çıkarmaya ve göklerin esrar perdesini küstahça bilmeye (öğrenmeğe) ve bu işin tehlike ve sonuçlarına cüretee niyet edilmiştir (karar verilmiştir). Devlet binası mamur halde iken, harap ve yıkık hâle getirmeğe çalışılması hiçbir ülkede görülmedi.

Bilim Tarihçisi Lütfi Göker

Takiyyüddin Er Rasıt ve İstanbul Rasathanesi, Kültür Bakanlığı Milli Kültür Dergisi, Sayı 11, 1987

Tarih: 11 Kasım 1577. İstanbul semalarında kuyrukluyıldız görüldü. Halkta heyecan ve korku yaratan kuyrukluyıldız bir ay boyunca her gece izlendi. Kuyrukluyıldızdan sonra İstanbul’da önce veba salgını başladı. Aksilik aynı yıl bir de deprem oldu. Halk çaresizdi. Ve her çaresizlikte olduğu gibi hurafeler kulaktan kulağa yayıldı: Felaketin nedeni rasathaneydi! Çünkü buradan meleklerin bacaklarına bakılıyordu! Kimse çıkıp, Kardeşim 1539, 1573, 1576’da da veba oldu. Keza depremler hep oluyor demedi, diyemedi. Çünkü sarayda bu hurafelerden beslenen siyasi gruplar vardı. Rasathane kurucusu Takiyeddin’in en büyük destekçisi Sadeddin Hoca’yla, zamanın şeyhülislamı Ahmed Şemseddin Efendi’nin arası bozuktu. Şeyhülislam saray kadınlarının da desteğini alıp padişahı rasathanenin günah olduğuna inandırdı. Padişah III. Murad kuşkusuz inandığından değil halkın hoşnutsuzluğundan çekindiği için işine gelene inandı. Zaten büyük zafer kazanılacağına inanılarak yapılan İran seferinden de pek iyi haberler gelmiyordu. Sonuçta padişah emretti, şeyhülislam fetvayı verdi: Gözlem yapmak uğursuzluk getirir. Meleklerin sırlarını küstahça anlamaya çalışmanın vahim sonuçları çok açıktır. Gözlem yapılan hiçbir memlekette işler yolunda gitmemiş ve devlet yapısı mutlaka zelzeleye uğramıştır. Tophane’deki rasathane yerle bir edildi.

Gazeteci Soner Yalçın

26 Eylül 2010, Hürriyet Gazetesi

 

Astroloji Karşıtlığının Mars & Neptün Bağlantıları

Ne yazık ki Takiyüddin’in 1578’de Çıldır Zaferinin haberini vermesi de, bilimsel alandaki buluşları da meleklerin bacaklarının gözlenmesi gibi hurafeleri geçemedi… Bilakis bu tahminin tutması astroloji karşıtlarını iyice çileden çıkardı ve 1580’de, bir Mars-Neptün karşıtlığı göklerdeyken Rasathane yıkıldı. Mars-Neptün karşıtlıkları oldukça kötüdür ve saldırıları ama buna rağmen masumane görünüşü, spekülasyonu, hedef saptırmayı çoğunlukla anlatırlar… Bu yüzden, böylesine bir astroloji karşıtlığıyla yıkılan Rasathane’nin suçunun, gene bazı zihniyetler tarafından astrologlar üzerine atılmaya çalışılması pek manidardır. Üstelik bu iddia da bakınız ki ne büyük tesadüf gene göklerde Mars-Neptün karşıtlığı varken ilk defa atıldı! (14 Kasım 2011 [K.S]) Ve bakınız ki gene ne büyük tesadüf bu iddiayı ortaya atan kişinin de haritasında Mars-Neptün kavuşumu var. Mars-Neptün sert açılarıyla ilgili Facebook sayfamızda, sayfa açıldığı zamandan beri bilgi veriyoruz. Anlamını daha iyi anlayabilmek için şu linkleri ziyaret edebilirsiniz :

25 Haziran 2011      21 Haziran 2011     20 Ekim 2010

Tarihten ve bilimden bihaber kişilerin yaymaya çalıştığı bilginin aksine rasathanenin yıkılması tarihe “astrologların” değil, astrolojiye de karşıt olan bağnazların bilime son darbelerinden birisi olarak geçmiştir… Bugün hangi kaynağa bakarsanız bakın bu rasathanenin yıkılması tam bir astroloji karşıtlığıyla yapılmıştır. Aynı iddia sahiplerinin de zihniyeti (yani astroloji karşıtlığı) gibi. Yani kaynaklar çarpıtılarak, aynı zihniyeti hala çağdaş zamanımızda devam ettirmeye çalışmakla kalmıyor, üstelik bunu bir de astrologların eski meslektaşlarına yani asıl zarar almış kişilere yıkmaya uğraşıyorlar. Bu kadar kaynak varken beyhude ama her yazılana inanan, araştırma zahmetine hiç girmeyen bir kitle oldukça bu gibi şahıslar prim yapmaya, İskenderiye kütüphanesini yakmaya rahatlıkla devam edebilirler… Doğru pabucunu giymeden yalan dünyayı dolaşır demiş Mark twain. 

Bu kadar kaynağa ve kanıta rağmen reklam aşkıyla tutuşanların ağızlarını kapatmayacaklarını biliyorum; çünkü ortada popüler bir konunun üstüne basarak prim yapma olasılığı var. Fakat bu önceden çok fazla yapıldı ve insanların doğru kaynaklara, tutan tahminlere ulaşma imkanı olmayan zamanlardaydı.. İçinden bilimsel olduğu sanıldığı için sürekli alıntıların yapıldığı ve ülkemizde Rennan Pekünlü’nün çevirdiği tiyatro yazarı Lawrence Jerome’un Astroloji Çürütüldü kitabı bile başarı yakalayamadı, reklamını daha çok biz astrologlar yaptık:)

İLGİLİ YAZI:  Altın Rekor Kırdı

Yani artık devir değişti ve değişiyor…

Böyle bir psikolojik pozisyonda susmak veya kabullenmek  çok enderdir. Ve bilimdışı insanlarda görülür. Bilimin gerektirdiği objektivizme Carl Sagan gibi nadir bilimcilerde az da olsa rastlayabilmemiz aslında umut vericidir… Carl Sagan astrolojiye inanmaz ama bilimin gerektirdiği objektiviteyi o kadar yerinde ve adaletle kullanır ki özellikle bilimcilere özenen ama biliminsanı olmayan şahısların kendisinin objektifliğini, adaletini ve bilimsel analitik zekasını örnek alması tavsiye edilir…

1970’lerin ortalarında, hayranlık duyduğum bir gökbilimci (D.Dölen notu : Tiyatro yazarı Jerome’un nüfuzunu kullandığı Amerikalı Bart Jan Bok’u kastediyor), “Astrolojiye itirazlar” isimli mütevazi bir bildirge hazırlayarak benden de altına imza atmamı istemişti. Metni okuduktan sonra, astrolojinin bir geçerliliği olduğunu düşündüğümden değil, ifade tonunu çok buyurgan bulduğum (hala da öyle düşünüyorum!) için, bildirgeyi onaylamayacağımı hissettim. Astrolojiyi hurafelere dayalı bir kökeni olduğu için eleştiriyordu. Ancak aynısı ; din, kimya, tıp ve gökbilim için de doğru. Üstelik bunlar örneklerden yalnızca dördü.

Bildirge, astrolojinin işe yaradığını gösterecek hiçbir mekanizmadan söz edemeyeceğimizi vurguluyordu. Bu oldukça önemli bir nokta olmasına karşın, tek başına ikna edici değil. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde coğrafya ve paleontoloji alanındaki bir takım garip verileri açıklamak üzere Alfred Wegener tarafından öne sürüldüğünde, kıta kaymalarını doğrulayacak bir mekanizma da bilinmiyordu”.

Astronom Carl Sagan

Tübitak Yayınları, Karanlık Bir Dünya’da Bilimin Mum Işığı

 

Zamanımızla ne kadar benzeşiyor bu olay ve karakterler ve hatta gökyüzü pozisyonu değil mi ? Birileri hiçbirşey bilmeden saçma sapan bilimdışı iddialarla ortaya çıkıyor, tüm her şeyi görmezden gelerek reklam uğruna astrolojiye saldırıyor. Yukarıdaki olayın bir tekrarını yaşıyoruz sanki. Ama bu sefer spekülatörler, yukarıdaki olayı dahi kanıtları ve kaynakları çarpıtarak kullanacak kadar kendilerine döndürecek kelime oyunları yapıyorlar… Hemen bir örnekle anlatalım.

Ara ara gökyüzünde paniğe sevk edecek durumlar yoksa astrolojik tahminlerde bulunuyoruz. Bu tahminlerden bir tanesinde, bilimdışı-astroloji karşıtı birisinin astrologlara saldıracağını öngörmüştük.

“Astrolojide Merkür astrologların da temsilcisi olduğu için elbette bizler de spekülatif hareketlere karşı dikkatli olmalıyız. 6 Eylül 2011”, Astroloji Türkiye Facebook Sayfası

Bu tahminimizden çok değil sadece iki gün sonra ‘BÜTÜN DOSTLARIN VE TÜM ASTROLOJİ MERAKLILARININ DİKKATİNE…’ [K.S] başlıklı bir yazı astrolojiye ve astrologlara fütursuzca başkalarının bilgileriyle saldırıyor, üstelik alıntıları kaynak göstermeden yapıyor, bu da yetmediği gibi orjinal kaynaklara hakaretler de ekleyerek, 2000 yıl önce Ptolemy tarafından cevaplanmış copy-paste iddialarla kitabının reklamı yapıyordu.. Üstelik bu saldırı yazılarından yaklaşık 2 sene öncesine uzanan saldırılara baktığımızda da, aynı astrolojik işaretleri gördük… Peki bu kadar açık ve kanıtlı öngörüye ne cevap aldım biliyor musunuz ? : “e bakın siz söylüyorsunuz ‘kâhin’ olduğunuzu, ‘falcı’ olduğunuzu..”.[K.S]

Evet doğru okudunuz 🙂 Bir astrolog olarak, astrolojik tahmin yapıyorsunuz ve bu tahmininiz tutarsa kahin yada falcısınız, astrolog değil 🙂 Böyle bir mantık, böylesine kelime oyunlarıyla bir sistemi reddetme ne yazık ki Dünya üzerinde hala yaşıyor… Paranormal olaylar, bir medyum olmak normal, astrologluk değil:)

Takiyüddin’in Çıldır Zaferini söylemesi nasıl yetmediyse ve ardından veba salgını bile rasathaneye bağlandıysa hiç bir kanıt, hiç bir tahmin hiçbir zaman bilimdışı bir zihne ortalama bir vicdani adalet terazisi sunmayacaktır… Satürn’ün Terazi sürecinde bunu hepimiz öğrenmiş olduk…

 

Tarih tekerrürden ibarettir. Fakat tarih, sadece olaylardan değil, kişiliklerden de oluşur. Bu yüzden tekerrür edenler sadece olaylar değil aynı zamanda da kişiliklerdir…

Bilgi ve adaletle.

Bu yazı yazmakta olduğum kitabımdan, astroloji karşıtlığı psikolojisine tarih tekerrürdür noktasında iyi bir örnek olduğu için alıntılandı…

Bilimsel alıntılama ve imla kuralları konusunda bu yazıya çok fazla emeği geçen Astrolog Devrim Yılmazer’ e teşekkür ediyorum. Zira Mars’ım Kova’da ve tam karşısında Satürn bulunuyor, bilimdışı kişilerin aksine, kaynakların doğru ve adil bir şekilde verilmesi konusunda emek ve çaba harcamayı tercih eden biriyim…

Devrim Dölen

3 Mart 1977 İstanbul doğumludur. Amerika’da ve Türkiye’de faliyet gösteren çeşitli astroloji ve istatistik gruplarıyla birlikte, profesyonelliğe adım atmadan 24 yılını astroloji araştırmalarına verdi. 1999 yılından itibaren bunların bazılarını hakemli dergilerde (Bilim Tarihi), bazılarını da internet aracılığıyla paylaştı. İstanbul Aydın Üniversitesi bünyesinde Türkiye’de ilk defa YÖK onaylı astroloji eğitmenliği yapmıştır. 2001 yılında ücretsiz astroloji kursu veren Türkiye’deki ilk Türkçe topluluklardan Astroloji ve Astro-Gunluk gruplarının da moderatörlerindendi. 2011 yılında ise Zodyak Astroloji Yayınevini ve bugün bir çok astrolog yetiştirmiş olan Astroloji Akademisi’ni, 2015 yılında ise astrolojimarket.com sitesini kurmuştur ve aynı yıl Astroloji Derneği'nin kurulmasına öncülük etmiştir. 2016 yılında ise Zodyak Astroloji Dergisi'ni çıkartmaya başlamıştır. Integritas tekniğinin yaratıcısıdır. Karate'de siyah kemer sahibidir. Astrolojik tablolar, tasarımlar ve diorama yapmayı, doğayı, ekoköyleri, dalmayı, aramayı, yanılmayı ve tekrar aramayı yaşam tarzı haline getirmiştir… Şimdiye kadar çıkmış olan yayınları: Astroloji Eğitimi 2 Astroloji Eğitimi 1 Arap Noktaları & Astrolojide Gösterge Denklemleri 2022 Gökyüzü Takvimi 2021 Gökyüzü Takvimi 2020 Gökyüzü Takvimi 2019 Gökyüzü Takvimi 2018 Gökyüzü Takvimi Zodyak Astroloji Dergisi Uranian Astroloji & Kozmobiyoloji Asteroid Sözlüğü (Program) Bitkiler: Astroloji & Mitoloji Temel Seviye 1: Gezegenler & Elementler Temel Seviye 2: Burçlar Temel Seviye 3: Evler Temel Seviye 4: Açılar 2015 Gökyüzü Takvimi

Bir cevap yazın

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.
3 Yılı Kapsayan Gökyüzü Takvimi Çıktı!İncelemek ve Satın Almak İçin Tıklayın